Marka hikayesi sadece bir strateji değil, tüketici ile arada kurulan çok güçlü duygusal bir bağ ve büyük markalar her geçen gün bu bağın, hikayelerin önemini fark ediyor. Hikayeler insanlar için ne kadar önemli hiç düşündünüz mü? Yüzyıllardır hikayeler dinliyoruz. Büyük annelerimizden, onların annelerinden, hatta tarihten birçok hikayeye kulak veriyoruz. Hikayeler insanın yaşamına dokunuyor, insan yaşamının içinden geliyor. Kültür ise bu hikayelerden oluşuyor. Geleneklerimiz bile hikayelere bağlı. Kişiler kendilerini anlatmak için hikayelere ihtiyaç duyuyor. Markalar için de bu geçerli.

Markaların kendi kimliklerini ortaya koymak için hikayelere ihtiyacı var. Çünkü nasıl insan benliğini tanımlamak için hikayeleri bir aracı olarak kullanıyorsa markalar da bunu yapmalı ve yapıyorlar da aslında. Markalar yola çıkma hikayelerini ve yola çıkma amaçlarını hedef kitlelerine ne kadar etkileyici anlatırlarsa o hikayeden daha fazla verim alabilir. Bu yolla alenen bir kitle oluşturmak yerine, daha sadık, daha bilinçli ve daha duyarlı bir hedef kitle elde edilir. Apple ve Starbucks gibi markalar bizim için sadece bir marka mı yoksa bir yaşam tarzı mı? Onların pazarladığı tam olarak bir yaşam tarzı. Para kazanmak için var olduklarını neredeyse unuttuk ve onları hep kendimizinmiş gibi savunduk.

İyi bir hikaye öylece ortaya çıkmıyor. İyi bir hikayeye ulaşmak zor ama imkansız değil. Hikaye için önce talepleri anlamak gerekiyor. Satış odaklı stratejiler havada kalırken hikayeler insanların empati kurmasını sağlayarak markalarla bağını güçlendiriyor. Bir marka hikayesi oluşturmanın formülü yok. Çünkü sanatın bir formülü yok ve marka hikayeleri sanatsal bir temele dayanıyor. Hedef kitle ile duygusal bağ kurabilen, onların yaşamlarına dokunabilen ve artı değer katabilen hikâyeler, marka iletişiminin önemli bir unsurunu oluşturuyor. Markanın kimliğini ortaya koyan ve hedef kitlenin kendi yaşantısından çağrışımlar yaptıran “gerçek hikâyeler”, marka ve hedef kitle arasında güvene dayalı iletişimin anahtarı haline geliyor.

Etkili hikaye anlatan markaların ortak yanları var. En büyük markalar bile ilk başladığında sıfırdan başladı. İşin güzel tarafı ise tüketiciler bu hikayeleri okumayı seviyor. Markalar da bu hikayelere sahip çıkıyor. Her başarılı marka hikayesinin ardında erdemli bir duruş var. Bu yüzden marka hikayelerinde sosyal sorumluluk alanlarına değinmek gerekiyor. Son olarak bütün başarılı markalar içimizden hikayeler anlatıyorlar.

Tüketim teorisine göre, insanlar genellikle markalarda kendi deneyimlerini görmek istiyor. Hikaye anlatımı iletişim için güzel bir araçtır. Sağlam temeller üzerine oturtulmuş bir hikaye ve iyi bir anlatım şekli, tüketicide empati duygusunu harekete geçirerek satın almaya ikna eder. Marka hikayeleri; marka ve hedef kitle ilişkisini kurma konusunda etkili bir araçtır. Marka hikayesini nasıl bir yolla yaydığınız da oldukça önemli. İnternet manipülatif gözükse de hafife alınmayacak bir mecra. İnternet marka hikayelerinin oluşturulup geniş bir kitleye ulaştırılması bakımından oldukça önemlidir. Pek çok markanın bu noktada büyüyen bir kitleye sahip olabildiğini görebilirsiniz.